Winter is coming…


Cemetery-Grave-Snow-Death-Headstone-Winter

Kış… Ve işte her şey ilk kez başlıyor sanki.
Ağarmış uzaklıklarına doğru kasımın
Uzaklaşıyor aksöğütler
Değneksiz ve rehbersiz körler gibi….
BORIS PASTERNAK

Anneannem hep kışın öleceğini düşünürdü. Kasım ayı geldi mi, telaşa kapılırdı, geçerdi pencerenin önüne, başlardı ölenleri anmaya. Penceresinin önündeki ağaç yapraksız kaldıkça, anneannem de umutsuz kalırdı, yağmur kara dönünce paniği artardı. En kötüyü düşünürdü hep; bu soğukta hastalansa hali nice olurdu, karda kışta doktora, hastaneye kolay mı gidilirdi, düşüp bir yerini kırsa Azrail’e teslim bayrağını çekerdi. Mart’ı devirince yüzünde güller açardı, ilk kuş cıvıltısı, ilk bahar dalı ile aynı cümleyi yinelerdi, “Bu kışı da atlattık çok şükür”…

Çok fazla seveni yoktur kışın, çok güzel olsa da fazla mesafeli olduğu için çekinilen kadına, yalnız bir kurta benzer. Yazın hercailiği yoktur onda, ayıpları örtmenin, düşünmenin, beklemenin mevsimidir, daha ağır başlıdır, saygı duyulan, çekinilen ama tuhaf bir şekilde sevilen baba misali…Ve anneannem gibi, birçokları ölümün mevsimi der ona.

Ocak gerçekten de ölüm oldu çıktı bu yıl. Milyonlar 21 Aralıktan ürkerken, Ocak tanıdığımız, sevdiğimiz birilerinin “bireysel kıyameti” oldu çıktı. Önce Metin Kaçan bıraktı gitti, bir taksi şöförü ile yapılan belki de keyifli bir sohbetin ardından güzelim Boğaz’a daldı, çıkmadı. Vakitsiz tabii ama ölümlerin en kötüsü değil bana sorarsanız. Daha birkaç gün önce Notos’ta yazarların neden intihara ortalamadan daha fazla eğilimleri olduğu ile ilgili muhteşem bir dosya okumuştum, bir son dakika eklemesi geldi kondu son satıra.

“Melancholy were the sounds on a winter’s night.” (Melankoli, bir kış gecesinin sesidir)
Virginia Woolf, Jacob’s Room

Metin Kaçan’ı Toktamış Ateş takip etti. İstanbul karlıydı, belim çok fenaydı, benim de ruhuma kış geliverdi. İlk defa uzaktan uzaktan anneanneminkine benzer bir kaygının yakın zamanda bana da misafir olacağını hissettim. Çocukken sadece kartopu ve tatil demektir kış, yaş ilerledikçe üşümek demektir, tanıdıkların ölümü demektir, hayat gerçekten sıralı ise bekleme kuyruğunda hızla ilerlemek demektir, melaknolinin sesi demektir…

Bir yandan “Games of Thrones” okuyordum. Tolkien okusaydı, bence mutsuz olurdu. Orta Dünya’dan çok daha karmaşık bir Yedi Krallık, Frodo’ya yüz çevirmenize neden olacak, birbirinden derinlikli karakterler. Bugüne kadar fantastik edebiyata pek bulaşmamış beni eline avucuna alan bir seri. Ve her kitapta, sürekli tekrarlanan bir cümle, “The winter is coming (Kış geliyor)”. Yedi Krallıkta hiç istenmeyen, ne kadar süreceği bilinmeyen, geldi mi gitmek bilmeyen mevsimdir kış. Birçok alameti vardır, yazın esamesi okunmayan yaratıklar çıkar ortaya, soğuğu ve ölümü getirirler. Herkes ürker kıştan ve birbirlerini uyarmak için yüzlerinde hissettikleri her serin rüzgarla, düşen her yaprakla, gelen her savaş haberi ile yinelerler, “Kış Geliyor!”. Bunca yıldır kışı seven, gelsin isteyen ben bile soğumuştum mevsimden, bir sefer de gelmeseydi…

Kardır yağan üstümüze geceden,
Yağmurlu, karanlık bir düşünceden,
Ormanın uğultusuyla birlikte
Ve dörtnala, dümdüz bir mavilikte
Kar yağıyor üstümüze, inceden.
Ahmet Muhip DIRANAS

Mehmet Ali Birand ile devam ettik. Sevip sevmemek bir yana iyi gazeteci, cesur bir adam, işine aşık, 32.Gün dediğin anda program cingılı beynimde çalıyor, nur içinde yatsın demekten başka bir şey gelmedi elimden. Deprem Dede de terketti bizi, oysa biz ona güvenip rahatlamıştık 13 yıl önce, ölüme karşı güvencemizdi bir nevi, o da havlu atarsa biz ne yapalım? Ya Ferdi Özbeğen? Ne kadar yakışıklıymış gençken!

Şimdi yağan kar değil, ruhumdur kar yerine.
CAHiT SITKI TARANCI

İlk kez sıkıldım bu mevsimden, oysa çok severdim üşümeyi, sarınmayı, karanlıkta rüzgardan koşup eve sığınmayı. Aheste düşen kar tanelerini saatlerce izlerdim, doyamazdım, huzur dolardı içim. İlk kez bu sene hoşlanmadım kıştan, anneanneme benzedim. Daha kimler ölecek diye korkuyla bekler oldum, gün sayar oldum, Mart’ın sonuna varsan dilim kocakarıya çalacak “çok şükür bu kışı da atlattık” diyeceğim iç çekerek. Umarım daha kara haber almayız, umarım kar insafa gelir, umarım bir mevsimliktir melankolim. Belki seneye yine ruhuma iyi gelir soğuk hava, yine çocuk gibi kartopu savaşı yaparım, battaniyemin altına girer keyif çatarım. Çok anlam yüklememeli mevsimlere, Shakespeare’in dediği gibi ne iyi var ne kötü, sadece düşüncelerimiz var ve ne de olsa rahmetli anneannem bir Mayıs günü gidiverdi aramızdan…

aychaist hakkında

Born and lives in İstanbul, writes short stories and publishes them in Turkish literary journals. Blog is mainly about stories and books but covers other personal interests too.

Şubat 2, 2013 tarihinde Edebiyat, Hayat, İnsanlık Hali içinde yayınlandı ve , , , , , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin. 2 Yorum.

  1. Bana da çok dokundu bu Ocak. Üstelik bu saydığın ünlülerin yanında tanıdıklarımızın sevdiklerinin kayıplarını da öğrendik, cenazelere gittik. Bu ölümlü döneme kedi ve köpek can dostlarımız bile katıldı. Hemen ardındansa taptaze bir doğum. Bana işte bu tam da hayatı anlattı. Başlayan, biten, yeniden başlayan ve böyle süregelip giden.
    Çok güzel yazmışsın. Benim de böyle uzun yazasım geldi. Sevgiler..

Yorumunuz