Yeni Yıl Yalanları 1, Spor Salonuna Düzenli Gideceğim, Amin.


gym addict

Yeni yılın ilk günü bir nevi Pazartesidir, sabahın ilk saatleridir, yeni bir işteki ilk hafta, kucağa alınan ilk çocuktur. Yani umutlar, hevesler, kendi kendine verilen sözler tavandadır. Ancak her haftanın Salısı, her işin emekliliği, her sabahın akşamı olduğu gibi, yeni yılın da 364 tane daha günü, bir sonu ve bir de bizlerin aslında oldukça zor değişen alışkanlıkları vardır.

Otuz yaşıma girdiğimden beri yeni yıl kararı almamak, benim yeni yıl kararım oldu. Baktım ki Martta aldığım karar çok daha etkili, ayrıca adet yerini bulsun diye karar vermek yerine ihtiyaca göre karar vermek daha mantıklı (tesadüfe bakın ki ihtiyaçlar da hep Aralık ayının sonunda belirmiyor) ve tecrübeyle sabit ki bilmem kaç senedir kendime yalancı çıkmışım, bu işi bıraktım.
Hala hevesli arkadaşların hevesini kırmak istemem ancak insanın yeni yıl vesilesi ile kendine söylediği en büyük yedi yalandan biri olan, “Artık düzenli spor yapacağım” masalını biraz deşmek isterim.

Benim spor salonunda yapılan spora bakışım oldukça yanlı, itiraf ediyorum. Kendisini, yapılacak onca güzel aktivite varken, beni sıkıcı ve saçma bir işe zorlayan, bir de üstüne paramı alan gereksiz faaliyet olarak gördüm yıllarca. İğrenç müziklerin en yüksek perdeden çalındığı, penceresi bile olmayan, temiz hava alamadığınız, gün ışığını göremediğiniz ruhsuz yerlerde, tuhaf alet edevatın etrafında dönenip, sıra beklemek, sizinle aynı boş umutları paylaşan diğer insanlarla koşu bandı kardeşliği yapmak ve sempatik olmaya çalışırken türlü tuhaf hareket, mimik ve ses tonu kullanan “instructorlar”la sohbet etmek zorunda olmak benim için işkencenin göbek adı oldu. Defalarca salon değiştirdim, çoğuna bir yıllık para verip bir hafta bile gitmedim. Diğer insanlarla konuştukça tek delinin ben olmadığımı gördüm. Pekiyi bizi topluca saçmalamaya ve para harcamaya iten nedir? Neyin peşindeyiz, neyi başarıyoruz, neyi başaramıyoruz?

The Economist dergisinde konuyla ilgili süper bir makale var, adı Yeni Püritanlar. Tüm makaleyi okumak isteyenler için linkini aşağıda veriyorum, konuyu harika özetliyor. İnsanların kafasını vücudu ile bozması aslen yeni bir konu değil. Gymnasium kelimesi bile eski Yunanca bir kelime olan Gumnos kelimesinden geliyor ki anlamı “çıplak”. Yunan heykeli tabir ettiğimiz vücutlara ulaşmak için çabalamak o zamandan beri hayatımızda, tabii ki o devirde amaç erkekleri savaşa hazırlamak, vücudu mükemmel konuma getirmek ve tutmak. Sonra Hristiyanlıkta vücuttan utanılan bir dönem geliyor; o sadece asıl öz olan ruhu koruyan bir kabuk, önemli değil, onunla övünmek, gösteriş yapmak ayıp ve de günah. Müslümanlığın konuyla ilgili duyguları daha karmaşık. Vücudu fazla göstermek günah (cinslerden birine daha da günah) ancak zarar vermemek, iyi bakmak esas. Hatta bazıları namazın günde beş kez yapılan minik egzersiz seansları olduğunu düşünüyor. Batı dünyasına dönersek vücudun tekrar yüceltildiği Viktorya dönemini görüyoruz, zaten bildiğimiz modern anlamı ile spor yapmak ve fit bir vücuda sahip olmak da “batı icadı” zımbırtılar.

90’lara geldiğimizde ise, Avrupa ve Amerika bazlı olarak aeorobik ve spor salonu fırtınası başlıyor.Bu yıllar aynı zamanda, gelirlerin yükseldiği, obezitenin de artmaya başladığı yıllar. O zamandan beri açılan salon sayısı, bizim harcadığımız paraların sayısı ve buna inat obez insan sayısı arttıkça artıyor. Özetle deniyoruz, para harcıyoruz, başaramıyoruz ama inat etmeye devam ediyoruz!

Makalede iki konu özellikle dikkat çekici:
1.Spor salonuna daha çok fit insanlar gidiyor! Şişman insanların kendiyle ilgili algısı yüksek, hem başarı oranlarının daha düşük olduğunun farkındalar, hem de hali hazırda bu fit insanlarla bir arada olup morallerini bozmak istemiyorlar.
2. Spor yapmayı, spor salonuna gitmeyi bir din gibi yaşayanlar var. İbadethaneye her gün uğramak, gitmeyince suçlu hissetmek insanın aklına dinsel çağırışımları da getiriyor, öyle değil mi?

Makaleye göz atmadan yeni yıl kararı almayın derim. Hiç gerek yok, çok kararlıyım, 2013’te vallahi billahi spor yapacağım diyorsanız eyvallah. Ancak kararsızsanız, yemeğe, üste başa, gezmeye, eğlenmeye ayıracağınız bütçenizden arttırıp da moda spor salonlarından birine yazılmayı düşünüyorsanız, okuyun ve bir daha düşünün. Daha az parayla ya da bedava alabileceğiniz, eşit derecede uygulanamaz başka yeni yıl kararlarımız da mevcut, onlar da başka yazıların konusu olacak.

Herkese iyi seneler…

www.www.economist.com/node/1487649

aychaist hakkında

Born and lives in İstanbul, writes short stories and publishes them in Turkish literary journals. Blog is mainly about stories and books but covers other personal interests too.

Ocak 1, 2013 tarihinde Hayat, İnsanlık Hali içinde yayınlandı ve , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin. Yorum yapın.

Yorumunuz