Muhteşem bir kardeşlik; Küçük Özgür Kitaplık


Annesi öldüğünde Tod Boll, onun anısını yaşatacak keyifli bir şey yapmak istedi. Yaratıcı düşünce fakiriysek “birinin anısını yaşatmak” dediğimizde aklımıza anıtsal, devasa, bir o kadar da soğuk işler gelir ve genelllikle bunlar ancak zenginlerin yaptırabildiği türden şeylerdir. Yine faydalıdırlar mutlaka ama Tod’un hikayesinin sıcacıklığından, gülümsemesinden yoksun bir faydadır bu.

Tod’un annesi bir öğretmen ve kitapları çok seviyor, dolayısı ile öldüğünde onu anımsatacak bir şey demek kesinlikle kitaplarla ilgili bir şey demek. Tod resimde gördüğünüz, tek sınıflı şirin mi şirin bir kasaba okulunu andıran minik bir kitaplık yapıyor ve onu mahallenin görünen bir yerine “Taka a book, leave a book (bir kitap al, bir kitap bırak)” sloganı ile yerleştiriyor. Aslında sonuçlardan çok ümitli değil ama hareket inanılmaz şeylere gebe. Birkaç gün içinde insanlar akın akın ödünç kitap alıp, yerine kitap bırakmaya başlıyor, kendilerinin ve bıraktıkları kitapların hikayelerini içeren minik not kağıtları ile birlikte…

Zamanla bu minik kitaplıkların öyküsü ülkeyi sarıyor, öyle ki siz de mahallenizde benzer bir çalışma yapmak isterseniz bu topluluk ile bağlantıya geçiyor ve yapılmak üzere bir kitaplık kiti sipariş edebiliyorsunuz!

Bence mükemmel bir fikir. Bir o kadar romantik, heyecan verici, gizemli ve sıcacık. Elden ele dolaşan kitaplar, onu okuyan her bir insanın ruhundan bir parça taşıyan, ona değen her yeni ele, içinde yazan hikaye dışında öncesinde onu tutan ellerden sayfalarına sinen kişisel  hikayelerden de bir demeti cömertçe sunan bir yol arkadaşı halini alıyor. Detayları, sosyal medyadan takip edebilirsiniz (https://www.facebook.com/#!/LittleFreeLibrary).

Ben konuyu yapılacaklar listeme ekledim, Türkiye’de benzer bir hareketi en azından deneyen kişi olabilmek şeref veren bir şey olurdu. Düşünsenize, ülkemizde okunan kitap sayısı, basılan kitap sayısı, kitapların fiyatları ortada. Üstelik çoğu üstünkörü ve zevksiz zincir mağazalarda ya da insanı ürküten, çağdışı kütüphanelerde okuyucu değil adeta kurban bekliyorlar. Böylesine incelikli, ruhu olan ve de bedava kitap zevki aşılayan bir harekete ben hayran oldum, ellerim çatlayana kadar alkışlıyorum. Kitaplıkların tasarımları, renkleri ise insanın yüzüne gevrek bir gülümseme oturtuyor.

Ayrı inanışlara, tarzlara ve birbirleri hakkında pek sevimsiz önyargılara sarılmış insanların, hoşlandıkları ortak kitapları keşfettiklerinde bir anda nasıl kayıp kardeşlerini bulmuş, sevgi böceği haline geldiklerini sayısız kez gördüm. Varsın devir dijital,  klavye, data devri olsun; hiçbiri köhne ağaç ve mürekkep kokusunun, bir önceki okurdan arta kalan ne idüğü belirsiz kir ve salça lekesinin, aynı sayfadan aynı zevki alan yüzlerce farklı insanın, yaşanmışlığın tadını veremez diye düşüyorum. Yalnız olmadığımı biliyorum…

 

 

 

aychaist hakkında

Born and lives in İstanbul, writes short stories and publishes them in Turkish literary journals. Blog is mainly about stories and books but covers other personal interests too.

Haziran 13, 2012 tarihinde Edebiyat, Kitap, Sanat içinde yayınlandı ve , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin. 2 Yorum.

  1. Süper olmuş Aycacim, gelecek yazılarını da heyecanla bekliyorum.

Yorumunuz